ÇALIŞMA KONULARI
Ceza Davaları
Ceza mahkemelerinde dava açma yetkisi Cumhuriyet savcılarına tanınmıştır. Bireylerin herhangi bir suçun mağduru olmaları halinde Cumhuriyet savcısına şikâyette bulunmaları gerekir. Bunun üzerine Cumhuriyet savcısı gerekli araştırmayı, incelemeyi yapar ve kamu adına ceza davası açabilir. Savcılar borç-alacak ilişkisi gibi hukuki meselelerle ilgilenmez. Şikâyet bizzat mağdur tarafından, suç ihbarı (suç duyurusu) ise suçun mağduru olmayan şahıslar tarafından yapılır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında ceza yargılaması süreci, soruşturma ve kovuşturma olarak iki temel aşamadan oluşur.
Ceza Hukukunda Şikayet Nasıl Yapılır? Soruşturma Nasıl İşler?
TCK’nda suçlar kural olarak yetkili birimlerce resen kovuşturulur. Mağdur şikayetçi olmasa dahi suçu işleyen kişi kamu adına cezalandırılır. Bazı suçların kamu tarafından cezalandırılması mağdurun şikayetine bağlanmıştır. Şikayetin yapılmasına yönelik kanunda herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Şikayet, Cumhuriyet savcılığına veya yetkili kolluk makamlarına başvurmak suretiyle müşteki sıfatıyla maruz kalınan suçun ve -biliniyorsa- faillerin cezalandırılmasına yönelik taleplerin sunulması işlemidir. Söz konusu şikayette suçun işlendiği yer (olay mahalli), -biliniyorsa- failin kimlik, adres ve iletişim bilgileri, şikayetçinin şahsına ait adres ve iletişim bilgileri, olayın görgü tanıklarına ait adres ve iletişim bilgileri, deliller, iz ve emareler ayrıntılı bir biçimde belirtilmelidir. Mağdur, savcılığa yahut kolluk makamlarına başvurmaz ise, 6 aylık hak düşürücü süre sonunda müşteki olabilme sıfatını kaybeder, şikayette bulunma hakkı sona erer. Bu süre mağdurun, fiili veya faili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Şikayetin ardından soruşturmayı Cumhuriyet savcısı yürütür. CMK’nın 160. maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez derhal soruşturmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.
Soruşturma aşamasında ilgililerin ifadeleri alınır. İfade, suç konusu fiil hakkında bilgi edinme amacıyla yapılır. İfade almak suretiyle elde edilen bilginin iki işlevi vardır: İfade alma, soruşturma makamlarının maddi gerçekliğe ulaşmasına yardımcı olur ve şüpheli açısından bir savunma aracıdır.
CMK’nın 168. maddesine göre, şüphelinin ifadesi özgür iradesine dayanmalıdır. Sorguda bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma vb. bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda kolluk görevlilerinin sorgu sırasında birtakım kurallara uyması gerekir. Sadece şüphelinin ağzından ikrar beyanını duyabilmek için bazı yöntemlerin kullanılması yasaktır. Şüpheliye kanuna aykırı bir yarar vaadedilemez. Yasaklanmış usullerle elde edilen ifade, rıza ile verilmiş olsa dahi, delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Savcı soruşturma sonunda suçun işlendiğine ilişkin yeterli şüpheye ulaşırsa bir iddianame tanzim ederek bunu mahkemeye sunar. Soruşturma evresi, kanuna göre yetkili merciler tarafından suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olduğundan savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evresi son bulur, kovuşturma evresine geçilir. Hâkimin, kendisine sunulan iddianame ile ilgili olarak 15 gün içinde iddianamenin iadesine veya kabulüne karar vermesi gerekir. Bu süre herhangi bir karar verilmeden geçirilirse, kural olarak, iddianame kabul edilmiş sayılır.
Cumhuriyet Savcısı, Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığına Karar Verebilir mi?
25 Ağustos 2017 tarihinde yayınlanan 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile CMK’da soruşturma evresinin kapsamı bakımından önemli bir yenilik yapıldı. Özelikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra FETÖ ile mücadelede Cumhuriyet savcılarına asılsız ihbarlar da yapıldığı görülüyor. İhbara konu basit şüphe altındaki her kişiye kanunen “şüpheli” sıfatının verilmesinin önüne geçilmesini teminen 694 sayılı KHK’nın 145. maddesi ile CMK’nın 158. maddesinde değişiklik yapılmıştır.
Bu kapsamda, ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı CMK’nın 173. maddesindeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir. Bu değişiklikle birlikte, şikayet edilen her kişiye şüpheli sıfatı verilmeyecek ve yapılacak değerlendirmeler sonucunda soyut, asılsız veya dayanaktan yoksun kabul edilen ihbar ve şikayetler özel bir kayıt altında tutulacaktır. Bu şekilde masumiyet karinesi ve şüphelinin lekelenmeme hakkı korunmuş olacaktır.
Kovuşturma Aşaması (Ceza Davası) Süreci Nasıl İşler?
Kovuşturma evresi; duruşma hazırlığı, duruşma evresi ve hüküm verilmesi evrelerine ayrılır. Duruşma hazırlığı aşamasında Cumhuriyet başsavcılığı iddianameyi düzenleyerek ceza mahkemesine gönderir. İddianamenin iadesini gerektiren bir durumun bulunmadığı hallerde ceza mahkemesi duruşma hazırlık (tensip) tutanağı düzenler (CMK m. 175/2). Bu andan itibaren şüpheli sanık sıfatını kazanır. Duruşma günü belirlenir ve taraflara çağrı kâğıdı gönderilir. Duruşma evresinde ise, duruşmaya iddianamenin kabulü kararının okunması ile başlanır (CMK m. 191/1). Bu evrenin amacı, duruşmada, daha önce toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda sanığa isnat edilen suçun kusurlu bir biçimde işlenip işlenmediğine dair mahkeme nezdinde bir kanaat oluşmasını sağlamaktır.
Ceza Davasında Karar (Hüküm) Nasıl Verilir?
Soruşturma aşamasında hukuka uygun yollarla elde edilen deliller ve kovuşturma aşamasında yapılan duruşmalar ışığında hâkim; kanunlara, örf ve adetlere, şahsî vicdanına ve hakkaniyete uygun olarak hüküm verir. Bu aşamada sanık ile sanığa atfedilen fiiller arasında illiyet bağının kurulması şarttır. Bu illiyet bağı kurulamıyorsa, yani hakim suçu sanığın işlediğine ikna olmamışsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın beraatına hükmedilir.
Hangi Kararlara Karşı Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) Yoluna Gidilebilir?
İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Hüküm sanığın yokluğunda verilmişse süre gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ayrıca hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı hükümle birlikte istinaf yoluna gidilebilir. Bu nedenle, mahkemelerin ara kararlarına karşı ve başka kanun yolu, örneğin itiraz kanun yoluna açık bırakılan kararlara karşı (örneğin, tutuklama veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı) doğrudan istinaf kanun yoluna gidilemez.
15 yıl ve daha fazla hapis cezalarına (birden fazla suça ilişkin cezaların toplamının değil, bir suçtan dolayı 15 yıl ve daha fazla hapis cezasının uygulanması durumunda) ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemeleri tarafından resen incelenir (CMK m. 272/1).
Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere; 3.000,00-TL dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine karşı, üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine karşı, kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulamaz. Bu kararlar dışında kalan yerel mahkeme kararlarına karşı istinaf yolu açıktır.
CMK’nın 280. maddesine göre bölge adliye mahkemeleri; esastan ret, bozma veya davanın yeniden görülüp duruşma açılması kararları verebilir.
Davanın yeniden görülmesi yönünde karar verdikten sonra bölge adliye mahkemesi, ya başvuruyu esastan reddeder ya da yerel mahkeme hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar. Esastan ret kararı verilebilmesi için; bölge adliye mahkemesinin yerel mahkeme kararında usul ve esasa ilişkin aykırılık bulmaması gerekir. Bununla birlikte CMK’nın 303/c, e, f, g, h bentlerinde tanımlanan maddi hatalarda, ilgili hukuka aykırılık düzeltilerek esastan ret kararı verilir. Bozma kararı verilebilmesi için; CMK’nın 289. maddesinde tanımlanan hukuka kesin aykırılık hallerinin gerçekleşmesi gerekir. Bu durumda bölge adliye mahkemeleri dosyayı doğrudan ilgili yerel mahkemeye gönderir.
Davanın yeniden görülüp duruşma açılabilmesi için;
Bölge Adliye Mahkemesinin Hangi Kararları Yargıtay’a Temyiz Edilebilir?
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma kararı dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir. Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir. Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren 15 gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
Bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen 5 yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verdiği kararları, bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinden verilen 5 yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan kararları, bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı 2 yıla kadar (2 yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin verdiği her türlü kararları, bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemelerinin adli para cezasını gerektiren suçlarla ilgili verdiği hükümlere ilişkin verdiği her türlü kararları, sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları, 10 yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları, davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, gösterilen sınırlarda kalmak kaydıyla, gösterilen cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.